25 Aralık 2008 Perşembe

YAPRAK DÖKÜMÜ'NDE MUTLU SON

Şevket karakterinin yeni oyuncusu , hepinizin bildiği üzere "Hasan Küçükçetin" oldu. Geçen bölüm ve bu bölüm adını sık sık duyduğumuz Şevket'in yüzünü göremesekte bölümün sonunda cismini görebildik. Şevket'in eve dönmesiyle aile birkez daha mutluluğa boğuldu. Haftaya yılbaşı nedeniyle yayınlanmayacak olan diziyi 07 Ocak 2009'da izleyeceğiz.

Bir baba evlatları için herşeyi yapabiliyor, hiç onaylamadığı bir evliliğe sırf oğlu istiyor diye müsaade ediyor. Hiç hoşlanmadığı bir kadınla, sırf oğlu için aynı çatı altında yaşıyor. Kızının yaptığı büyük ayıptan sonra yine evlatları için başını öne eğip dünüründen iş istemeye gidiyor ve en son dün akşam, Fikret'in ders niteliğindeki canhıraş söyleminden sonra, Hayriye Hanım'ın yanına döndü ve yine oğlu için o hiç hoşlanmadığı kadının kapısına kimbilir kaçıncı kere gitti. Bu kadar fedakar olmalı mı, yoksa herşeyi kesip atmalı mı?? Her defasında birilerine şans vermek, bizim kendi şanslarımızdan götürmüyor mu? Romanı okuduğumdada baba için çok üzülmüştüm, iş görselliğe dökülünce, hele bide bu işi Halil Ergün ustaca yapınca daha bir içim parçalanıyor.

Yeni bir aşkın doğuyor olması, Leyla severleri mutlu etmiş durumda, çünkü iki hafta öncesine kadar diziyi izleyen herkes Leyla'ya dizinin garibanı muamelesi yapmıştı ancak dün gördük ki, dizinin asıl garibanı evin küçük kızı Ayşe'ymiş! Evin içinde varlığı unutulan Ayşe'yi ne yazık ki bizde çok göremediğimiz için unutuyoruz. Sonra bir bakıyoruz, Ayşe'nin beslenmesi hazırlanıyor ve okula gönderiliyor.Senaristlerimizin yinede tamamen gözden çıkarmadığı Ayşe'yle ilgili çocuk psikolojisini işlemeleri çok memnun edici, geçen haftalarda da Oğuz sahnesinde deprem sigortası işlenmişti, toplumsal yönergelerle mesajlar umarım doğru yerlere gidiyordur. Ama dün akşamın en güzel mesajı "Yılbaşı Kartları" ydı.. Cevriye Sultan'a çok mümtaz arkadaşından gelen yılbaşı kartı, beni aldı çocukluğuma götürdü. Özel günlerde ve bayramlarda bir mesaj soğukluğuyla birbirimize sözde sıcaklıklar sunuyoruz. Hangimiz gelen bir tebrik mesajını yıllarca saklıyoruz ki! Oysa kartlar, mektuplar öyle mi? Kendi el yazınızla yadığınız tebrik yazınız, yıllar sonrada ya ufak bir sandıktan ya da bir defter arasından çıkıverip, yine ilk günkü sıcaklığını okuyana geçirebiliyor. Evet dün akşam severek izlediğim Yaprak Dökümü'nden aldığım mesajlarla başkalarının mutluluğu için gururu askıya alabilmeyi, çocuklara daha hassas davranmayı deneyeceğim ama ilk olarak bugün bir kırtasiyeye gidip simli simli "Yılbaşı Kartları" alıp sevdiklerime postalayacağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder